2025 Nisan ayı itibarıyla Rusya-Ukrayna savaşı, diplomatik çözüm arayışlarıyla yeni bir evreye girmiş durumda. Moskova, şartlı da olsa ateşkes çağrısı yaparken, Kiev yönetimi, özellikle Kırım meselesinde taviz vermemekte ısrarlı. ABD'nin arabuluculuğunda süren müzakerelerde henüz somut bir ilerleme yok. Taraflar pozisyonlarını korurken, uluslararası toplum gıda ve enerji arzı açısından gelişmeler yakından izliyor.
Barış sinyalleri ilk olarak enerji piyasasında etkisini gösterdi. Brent petrol fiyatları kısa vadede 3-5 dolar aralığında geriledi. Avrupa’nın Rus gazına yeniden erişim ihtimali, LNG fiyatlarını da baskı altına aldı. Ancak yaptırımların kaldırılması konusu hâlâ belirsizliğini koruyor. Bu durum enerji piyasalarında “iyimser temkinlilik” olarak tanımlanabilecek bir denge yarattı. Tarım emtialarında ise savaş boyunca yaşanan arz sıkıntısı ile fiyatlar da yukarı yönlü hareketler görüldü. 2024 sonundan itibaren buğday ve ayçiçek yağı fiyatları ortalama %2,5 arttı. Barış gerçekleşirse, Karadeniz limanlarının yeniden açılmasıyla birlikte buğday, arpa ve mısır gibi ürünlerde fiyat gevşemesi ana beklentiyi oluşturur nitelikte. Ancak Ukrayna’nın tarımsal üretim kapasitesinin toparlanması zaman alabilir. Metal piyasalarında ise jeopolitik riskler önemini korurken özellikle nikel ve paladyum gibi savaş öncesinde büyük oranda Rusya’dan sağlanan metallerde tedarik zinciri hâlâ kırılgan. Çin’in yavaşlayan talebi de fiyatlarda aşağı yönlü baskı yaratmaya devam ediyor.
Umman’da süren ABD-İran nükleer müzakereleri, sadece iki ülkeyi değil, tüm Orta Doğu’yu ve enerji piyasalarını yakından ilgilendiriyor. ABD’nin öncelikli hedefi, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurması ve mevcut stoklarını üçüncü ülkelere devretmesi. İran ise bu talepleri egemenlik haklarına aykırı buluyor ve doğrudan kabul etmiyor. İran, barışçıl nükleer enerji üretimi için altyapısını genişletmeye ve dış yatırım çekmeye odaklanmış durumda. Çin ve Hindistan’dan gelecek enerji yatırımları, İran ekonomisinin ambargolara rağmen yeniden yapılandırılmasında önemli rol oynayabilir. Ancak İsrail’in güvenlik kaygıları ve ABD Kongresi’ndeki baskılar süreci kırılgan hâle getiriyor. İsrail, İran’ın bu görüşmeleri zaman kazanmak için kullandığını ve gizli silah geliştirme faaliyetlerinden vazgeçmediğini iddia ediyor. Bu noktada görüşmelere dair en büyük risk, olası bir askeri çatışmanın yeniden gündeme gelmesi. Piyasa tarafında ise her açıklama petrol ve doğal gaz fiyatlarını dalgalandırıyor. İran’ın yeniden küresel enerji piyasasına entegre olacağı beklentisi arz yönlü iyimserliği artırıyor ve Brent petrol fiyatlarını baskılıyor. İran piyasasının açılması, OPEC dengesini değiştirebilir ve enerji politikasında yeni bir sayfa açabilir.
Rusya-Ukrayna savaşı ve İran ile süregelen nükleer pazarlıklar, küresel dengeleri yeniden şekillendiriyor. Enerji, tarım ve metal piyasalarında fiyat hareketleri artık yalnızca ekonomik verilerle açıklanamaz hâle geldi. Diplomatik hamleler, siyasi riskler ve bölgesel krizler, piyasa mekanizmalarının ayrılmaz bir parçası oldu. Barış ihtimalleri piyasada kısa vadeli gevşemelere yol açsa da gerçek istikrar çok aktörlü bir diplomasi ve karşılıklı güven ortamına bağlı. Diyalogların devam ettiği bu dönem; veri analizinden çok, stratejik öngörüye ve küresel farkındalığa dayalı kararlar gerektiriyor. Bugünün piyasaları yalnızca fiyatların değil, kararların da ticaretini oluşturuyor.