Gelişmekte olan ülkelerin baş belası hâline gelen yüksek enflasyon, sadece bir ekonomik gösterge değil; aynı zamanda kırılganlığın, dışa bağımlılığın ve yapısal sorunların aynasıdır. Merkez bankalarının politika araçları, yapısal reform vaatleri ya da ticaret dengesi çabaları ne yazık ki bu döngüyü tek başına kırmaya yetmiyor. Bu ülkeler bir yandan kendi iç mücadelelerini verirken, dış dünyadan gelen yeni her şokta dengesini kaybediyor. Bu dışsal şokların başında ise Brent petrol geliyor.
Petrol fiyatlarındaki sert yükselişler, özellikle enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonu doğrudan ve dolaylı kanallarla yukarı çeker. Sadece akaryakıt zamlarıyla değil, taşımadan üretime kadar geniş bir maliyet zincirinde baskı yaratır. Türkiye de bu durumdan fazlasıyla etkilenen ülkelerin başında geliyor. Zira ithalatın büyük bölümü enerjiye dayalı ve enerji fiyatlarındaki artış, cari dengeyi bozmaktan enflasyon hedeflerini aşındırmaya kadar geniş bir makroekonomik yelpazede tehdit oluşturuyor.
Gelelim “coğrafya kaderdir” sözünün ekonomik karşılığına: Türkiye Borsası. Küreselde kriz mi var? Türk Borsası yine başrolde. Jeopolitik tansiyon yükseldi mi? Risk primi yukarı. Enflasyonla mücadelede yol alınamıyor mu? Endekste çözülme kaçınılmaz. Özellikle siyasi tansiyonun hiç düşmediği bir ülkede, ekonomik istikrarın da sürekli sınandığı bir yapıdan söz ediyoruz. Üstelik bu yapı, Orta Doğu’nun jeopolitik risklerine doğrudan maruz kalmakta.
Bu tablo Borsa İstanbul’a doğrudan yansıyor. Petrol fiyatlarındaki yükseliş, ulaştırma ve havacılık gibi maliyet hassasiyeti yüksek sektörlerde baskı yaratırken; enerji üretimi ve rafineri şirketlerinde kâr beklentilerini artırabiliyor. Ancak bu sadece sektörel bir mesele değil. Yabancı yatırımcının sınırlı kaldığı bir piyasada, risk iştahının zayıflaması endeksin geneline yayılıyor. CDS primindeki artış, dövize yönelim ve faiz beklentilerindeki oynaklık Borsa İstanbul'un istikametini de belirliyor.
Enflasyonun dizginlenemediği bir ortamda TCMB, dış kaynaklı maliyet baskılarını da göz önünde bulundurarak sıkı para politikası duruşunu korumaya çalışıyor. Ancak para politikası tek başına çözüm değil. Enerji maliyetlerinin öngörülemezliği ve petrol fiyatlarındaki her oynaklık, mücadeleyi çok daha karmaşık hale getiriyor. Çünkü dış şoklarla baş etmeden, içeride kalıcı fiyat istikrarı tesis etmek oldukça zor.
Sonuç olarak, Brent petrol sadece bir emtia fiyatı değil; Türkiye gibi ekonomiler için enflasyon, kur, faiz ve borsa arasında kurulan dengenin görünmeyen tetikleyicisi. Küresel enerji fiyatlarındaki istikrar sağlanmadıkça, gelişmekte olan ülkelerin enflasyonla mücadelesi hep eksik kalacak. Ve Türk Borsası da, bu kırılgan yapısıyla her yeni global dalgada yeniden sınanacak.