2025’te yapay zekanın ölçeklenmesi—otonom ajanlar, yeni nesil modeller, AI destekli araştırmalar ve otomasyon—gerçek verimlilik kazanımları yarattı. Ancak finansal tarafta volatilite arttı; Call açık pozisyonlar yıl genelinde 48%, put açık pozisyonlar ise hedge talebinin artması ile 62% olarak gerçekleşti. Endeks dalgalanmalarına baktığımızda yıl genelinde kümülatif düşüşler –12%, ralliler 18% seviyelerinde gerçekleşti. VIX (ABD Korku Endeksi) 2024’e göre yaklaşık %18 daha yüksek seyretti. 2025 bandı 15 – 60 (7 Nisan) arasındaydı. Kasım ayında 19 –26 bandında normalize oldu. Uzun vadeli görünürlüğü belirsiz olan (borç/öz sermaye oranı yüksek ve köprü kredilerle finanse edilen) birçok şirketin değerlemesi, gerçek kazançlardan çok geleceğe yönelik projeksiyonlara dayanarak hızla yükseldi. Geleneksel değerleme modelleri teknoloji belirsizliğini yakalamakta zorlanıyor ve bu boşluk, daha geniş bir piyasa bozulması endişesini tetikliyor. Tarih her zaman tekerrür etmez fakat kafiye yapar. Piyasalar bu döngüyü tanıyor: coşku, benimseme, sermaye akışı ve sonrasında değerlemenin temellerden kopması. 2001 sonrası biyoteknoloji sektöründe, 2010 sonrası güneş (solar) enerjisi piyasasında ve 2014–2017 arasındaki bulut bilişim sektöründe benzer örüntüler görülmüştü. AI döngüsü, ilgili örüntülerle piyasanın tanıdığı bu döngüyü yeniden ancak daha güçlü bir teknoloji temeliyle yazıyor. Risk ise yapay zekanın değersiz olması değil; piyasaların gelecekteki kazanımları fazla hızlı fiyatlamış olması. Hatırlatmamız gerekirse 2022’de, düşük faiz ortamı, pandemi sonrası dijitalleşme ve agresif büyüme hikayeleri, büyük teknoloji şirketlerinde ve özellikle yeni nesil AI girişimlerinde olağanüstü bir değerleme ivmesi yarattı. Ancak 2023 boyunca, küresel enflasyon baskısı, faiz artırımları ve kar beklentilerinin soğuması teknoloji hisselerinin fiyatlarını belirgin biçimde aşağı çekmişti. 2026’ya yaklaşırken piyasalar, enerji yoğun hesaplama altyapısından kaynaklanabilecek yapışkan enflasyonu, pozitif reel faizleri, yarı iletken tedarikine yönelik jeopolitik gerilimleri ve kurumsal AI yatırımlarında aşırıya kaçma riskini tartışıyor. Gerçek kazançlar bu beklentilerin gerisinde kalırsa, bugünkü çarpanların kırılgan hale gelmesi endişesi mevcut. Gerçek bir yapay zeka süper döngüsü, 1980’lerin yarı iletken ve 2000’lerin mobil internet patlamasını aşan bir etki yaratacak şekilde; yapay zekanın tüm sektörlerde kalıcı biçimde benimsenmesi, hesaplama maliyetlerinin düşmesi, düzenleyici netliğin sağlanması, üretkenlik artışının GSYH’ye yansıması ve şirket karlarının beklentileri gerçekten karşılaması gibi koşulların aynı anda gerçekleşmesi durumunda,2026’yı elektrifikasyon ya da küreselleşme ölçüsünde büyük bir ekonomik dönüşümün başlangıç noktası haline getirebilir.
Klasik değerleme yaklaşımları—DCF, çarpan analizi, risk ayarlı projeksiyonlar—istikrara dayanır. Yapay zeka ise bu istikrarı bozuyor. Marjlar, benimseme hızları, regülasyon, altyapı maliyet eğrisi gibi değişkenlerde büyük belirsizlik yaratıyor. Kurum tahminleri arasında devasa farklar oluşuyor ve adil değer kavramı her zamankinden daha yoruma açık hale geliyor. Piyasalar hikayelere tepki verir.2025’te baskın anlatı, AI’nın tüm sektörleri dönüştüreceğidir. Bu durum FOMO’yu tetikliyor, teknolojiye para akışını hızlandırıyor ve temkinli yatırımcıları bile risk almaya yönlendiriyor. Projeksiyonlar, kazançlardan daha etkili hale geldiğinde piyasalar adil değer sınırı olarak adlandırılan bölgeye giriyor: inancın temelden daha ağır bastığı bir alan. Çin ve Japonya’da yükselen tahvil piyasaları küresel likiditeyi ve sınır ötesi sermaye akışlarını etkiliyor. Bu ülkelerdeki daha yüksek tahvil getirileri, bazı yatırımcıları teknoloji hisseleri yerine sabit getirili araçlara yöneltiyor. Bu gelişmeler AI anlatısının merkezinde olmasa da küresel değerlemeler üzerinde baskı oluşturuyor.
2025 kapanırken piyasaların kafasında tek soru var: Verimlilik, gelir ve karlar bu fiyatlamayı doğrulayacak mı? Bu sorunun cevabını da piyasaların istikrar mı, süper döngü mü yoksa düzeltme mi yaşayacağı belirleyecek. 2026 da 2022 gibi potansiyel bir dönüm noktası. Piyasalar ya çok yıllı bir ekonomik genişlemenin başladığını ya da bugünkü değerlemelerin spekülatif bir tepenin zirvesi olduğunu tartışıyor. Gerçek bir süper döngü için; kalıcı kurumsal benimseme, istikrarlı hesaplama maliyetleri, düzenleyici netlik ve verimlilik artışlarının istikrarlı şekilde karlara yansıması gerekir. Bu koşullar oluşursa yüksek değerlemeler uzun süre korunabilir. İkinci senaryoda ise ‘’AI Balonu’’ patlıyor. Düzeltme, altyapı maliyetleri yüksek kalırsa, regülasyon yayılımı yavaşlatırsa, kurumsal talep düşerse veya kazançlar beklentileri karşılamazsa gerçekleşebilir. Daha nadir olarak gördüğüm üçüncü resim ise ne büyük yükseliş ne de sert çöküş. Değerlemeler sıkışır veya projeksiyonlar gerilerken temeller ile uyumlu kalır. Bu, birçok büyük teknoloji döngüsünde görülmüş büyümenin yavaşladığı dengeli orta yol projeksiyonudur.
Yıla başlarken 2025’i sisli bir yıl olarak nitelendirmiştim. 2026’nın duygusal atmosferi ise iki uç arasında gidip gelecek gibi ilk sinyallerini veriyor: kaçırma korkusu (FOMO) ve aşırı değerleme korkusu (FOOV). Bu psikolojik salınımlar fiyatları makro verilerden daha çok etkiler hale gelmiş durumda. Yapay zeka tartışmasız dönüştürücü. Ancak piyasalar, irrasyonel coşku ile gerçekçilik arasında denge kurmak zorunda. 2026’nın bir süper döngüye mi, bir balona mı yoksa yatay bir döneme mi işaret ettiği; gerçek ekonomik sonuçların bu yüksek beklentileri ne kadar hızlı doğrulayacağına bağlı olacak. Dünya, AI’nın önemini değil; piyasaların geleceği ne kadar önden fiyatladığını tartışıyor. Sonuç olarak, 2025’i bitirirken küresel piyasalar inovasyon ile spekülasyon arasında.